Pazartesi - Cumartesi 08:00 - 19:00

Her insan hayatında bir gün kayıp yaşayarak travma ve yas sürecine gireceği kaçınılmaz bir gerçek olarak karşınıza çıkar. Yas, kriz sürecine ve herhangi bir kayıp durumunda ortaya çıkan tepki olarak ifade edilir. Kriz yönetimi süreci, içerisinde derin üzüntüden öfkeye kadar pek çok farklı duyguyu barındırır. Kişinin psikolojisini büyük ölçüde tehdit eden önemli bir kayba uyum sağlama süreci, kişiden kişiye değişiklik gösterir. Her insanın geçmişi, inançları ve kaybettiği varlıkla olan ilişkisine bağlıdır.

yeme-problemleri-yeme-bozuklugu-ve-tedavisi.jpg

Travma, kriz ve yas tutmak sadece ölüm, boşanma gibi kayıplara karşı gösterilen bir tepki olarak düşünülse bile, basit bir kayıp ya da değişikliğe psikolojik bir yanıt olarak yas tutma ve bu kriz sürecinde nasıl davranacağını bilememek normaldir. Kaybedilen bir aile yadigârı eşya olabileceği gibi bir arkadaş, bir ülke, bir umut, bir gruba ait olma hissi ya da eski kişilik özellikleri bile olabilir. Kaybedilen araba anahtarı gibi maddesel bir eşya bile olsa, bu kayıp kişinin öngörme yanılsamasına ve kontrol etme dürtüsüne bir darbe niteliği taşıyabilir. Ağır bir kayıp yaşandığında ise çaresizlik, ilkel olarak terk edilen korkuları istem dışı bir şekilde yeniden ortaya çıkar.

İnsan doğduğu andan itibaren insan olmanın başkalarına ihtiyaç duymaktan ibaret olduğunu bilerek büyümeye başlar. Giydirecek, besleyecek ve bakımını yapacak biri olmadığında bebek yaşamını sürdüremez ve ölür. Belli bir yaşa gelen insan, anne sevgisi olmadan yaşamanın mümkün olmadığını hissetmeye başlar. İster gerçekten olsun isterse tehdit eden bir unsur olarak zihinde bekleyen bir düşünce olsun, güven duyulan kişilerden birdenbire ayrılmak tehlikelidir ve insanın öğrendiği ilk gerçek budur.

Yas ve Kriz Yönetimi Süreci

Yas sürecinde kaybedilen kişi ile olan ilişkinin yeniden ele alınıp değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Bu değerlendirmenin sonucunda kaybedilen kişiye, kendinize, dünyaya dair pek çok farklı bilgi edinebilir ve bazen bilginin çok daha ötesine geçerek bilgelik kazandıran bir süreç şeklinde gelişir yaşanılan duygunun yoğunluğu ve şiddeti her insana göre farklılık gösterse bile, genelde bakıldığında travma ve yas süreci her insanda benzer özelliklere ve dinamiklere sahiptir. Bazı insanlar bu dönemde kaybedilen kişinin özellikle son hastalık sürecinde göstermiş olduğu birtakım belirtileri ya da ölüm esnasında göstermiş olması muhtemel olan davranış biçimlerini bilinçdışı bir şekilde taklit edebilir ve bunu normal bir şey gibi gerçekleştirmesi mümkündür.

Aslında yas süreci analiz edildiğinde, gerçek ve iç dünya arasındaki uyumu yakalayabilmek için yapılan bir uzlaşma biçimi olduğunu söylenebilir. Eğer sağlıklı bir yas süreci geçirmek mümkün olmazsa, hala geçmişte yaşamak kaçınılmaz olacağından bugüne ayak uydurmak çok daha zor olacaktır. Hayatın pozitif şekilde devam edebilmesi, bu kopma ve kayıpları gerçekleştirirken kayıp sürecine uyum sağlayabilmek ise yaşanan değişim sayesinde büyüyerek avantaja çevirme yeteneğine bağlı olarak değişir.

Yası tam anlamıyla tutulmamış olan kayıplarda uyum sağlanamayan değişiklikler, yaşama gölge düşürürken diğer yandan başka insanlarla bağlantı kurma yeteneğini yok eder. Aynı zamanda enerjiyi yok ederek daha verimli bir hayat sürme konusunda sekteye uğratır. Yası tutulmamış bir kayıp uzun süre eski problemleri gün yüzüne çıkarmaya devam eder ve hayallerin, ilişkilerin kölesi olarak yaşama devam etmeye neden olur. Her kayıp ve kriz yönetimi süreci insanı çok derin bir keder içine sürükler ve bu kayıplar geçmiş kayıpları da canlandırarak üzüntünün katlanmasına yol açar. Ancak her kayıp doğru bir kriz baş etmesine bağlı olarak insanı yenileme ve büyütme konusunda etkin rol oynayabilecek bir aracıdır.

Ölüm ve kayıp sevilen insanları almak istediğinde vermek istenmemesi, yaşamın gerekliliklerini yaparak tutunmak gerektiğinde önünde bir engel olarak kalır. Bu yüzden yaşam konusunda bir değişiklik yapmak, ayak uydurmak ve yakın ilişkileri aynı samimi duygularla devam ettirmek çok daha zorlaşır. Yas, aslında kişinin yaşanan kayıp karşısında verdiği çok doğal bir tepki şeklidir. Yas süreci bir kayıp tehdit sürecinde ya da gerçekten kayıp edildiğinde başlayabilir. Belirli bir seviyede gerçekleşen bireysel, toplumsal ve kurallı bir süreç olarak kabul görür.

Yas süreci çok acı veren bir dönem olduğundan, kişinin sosyal ve bedensel işlevlerinin olumsuz anlamda etkilenmesine neden olur. Yas tutan kişi, zaman içerisinde bu sürece uyum sağlarken, yaşama kaldığı yerden devam etmeye başlar. Ancak bazı durumlarda yasını tam anlamıyla yaşayamama kişiler belli bir süre zarfında yası çözemediği için bu yas sürecinin kronik bir hal almasını sağlayabilir. Bu durumda yas, travmaya dönüşerek kriz yönetimi sürecinin içinden çıkılmaz bir seyir kazanmasını sağlamıştır

Yas, yalnızca sevilen ve değer verilen bir insanın kaybı değil, emek verilen ve yatırım yapılan her nesnenin kaybı ile de ortaya çıkabilir. Her yas kendi içerisinde gelişimsel ve somut olarak iki sınıfta değerlendirilir.

Somut kayıplar: Somut kayıplar bir insanın ölümü, ayrılık gibi farklı nedenlerle kaybını, bir organın işlevini kaybetmesini, sevgiyle beklenen bir bebeğin anne karnında düşmesini, herhangi bir nesnenin ortadan kaybolması gibi durumları içerir.

Gelişimsel kayıplar: İnsanların normal gelişim döneminde karşılaştığı ve karşılaşması muhtemel olan tüm kayıp biçimlerine gelişimsel kayıp denilir. Bu kayıplar anneyi kaybetme kaygısı, anne sevgisini kaybetme kaygısı, herhangi bir vücut parçasını kaybetme korkusu, üst benlik saygısı olmak üzere değerlendirilir.

Yaşamda insanın karşısına çıkan geçişleri ele alma yeteneği, anne ya da çocuğu büyüten kişinin ilk etkileşimleri sayesinde şekillenmeye başlar. Bu erken etkileşim sürekli olarak güven telkin eden ve sevgi dolu şekilde ilerlediyse, değişiklikler ve kayıplar karşısında başvurulmak üzere depoların dolu olduğu anlamına gelir. Hayat boyunca vazgeçebilme yeteneği, bir sonraki adım için her bakımdan hazır olma durumu ve çevrenin güven vermesi, geçmişte yaşanan kayıpları bırakabilme açısından doğru orantılı olarak gelişir. Her insanın yas süreci, en az parmak izi kadar eşsiz ve kişiseldir.

Geçmişte paylaşılan duygular ve sevgi derinliği, kurulan ilişkinin kendine özgü olması aynı aile içinde kaybedilen kişiye karşı farklı keder ve yas tutma gerekliliğini beraberinde getirir. Yas tutma süreci, fiziksel olarak bir yaranın iyileşme süreci ile birbirine çok benzer özellikler taşır. Fiziksel bir yaranın iyileşmesi kesiğinin ne kadar derin olduğunda, daha önceki yaralara, enfekte olup olmamasına, bulunduğu bölgeye göre her insanda değişkenlik gösterir. Eğer önceki zamanlarda yaşanan yas, travma ve kriz deneyiminde güven verici, destekleyici etkileşimlerle karşı karşıya kalındıysa, değişiklikler karşısında adım atmak ve yas surecini daha az yara alarak atlatmak mümkün olabilir. Özellikle de güvenli bağlanma stili, sosyal destek sistemine sahip olmak bu süreci olması gerektiği şekilde geçirerek normal yaşantıya dönme konusunda en önemli yardımcıdır.

Kriz, Travma ve Yas Sürecinde Teta Clinic Desteği

Genelde bakıldığında önemli bir kriz, travma ya da yas sürecine giren kişi birkaç hafta içerisinde iş yaşamına dönebilir ve birkaç ay içerisinde sosyal hayattaki rolleri ile bir denge kurabilir. Yaklaşık 6 ay ve 1 yıl içerisinde de yeni ve sağlıklı olan ilişkiler kurarak hayatına yeniden bir yön verebilir. Bu süreçte alınan psikolojik destek, kişiye süreci kolay atlatması konusunda çok yardımcı olacaktır. Teta Clinic bu anlamda kriz, travma ve yas sürecinde güven, sevgi ve huzur ortamında alanında uzman psikologlar eşiğinde kötü zamanlarınızı daha kolay atlatmanızı sağlayan terapiler sunar. Web sitemizde yer alan iletişim numaralarını kullanarak kriz, travma ve yas sürecinden psikolojik anlamda en az hasarla kurtulabilirsiniz.

İletişim Formu
Tüm Hizmetlerimizle ilgili Detaylı Bilgi İçin Bizimle İletişime Geçin...
Teta Klinik